Ekonomi

  • 22 Mar

    Büyük Düş Kırıklığı

    Joseph E. Stiglitz

    Dünya Bankası’nda görevli olduğum yıllarda küreselleşmenin bilhassa gelişmekte olan ülkeler ve onun yoksul halkları üzerinde yıkıcı etkilerini gördükten sonra bu kitabı yazmaya karar verdim.

    Bir profesör olarak Washington’da görevli olduğum 7 yıl boyunca ekonomik ve sosyal konular üzerinde yoğun bir şekilde çalışma ve araştırma yapma fırsatım oldu. Bu tür konulara yaklaşımda, ideolojileri bir yana bırakıp hislerimizin etkisi altında kalmaksızın olayları tarafsız bir şekilde incelemek ve irdelemek gerektiğine hep inanmışımdır. Gerek Beyaz Saray gerekse Dünya Bankası’nda görevli olduğum yıllarda ise maalesef alınan kararların ideolojik ve politik etkiler altında, sorunları çözmekte başarısız ama yöneticilerin inanç ve çıkarlarına uygun bir tarzda alındığını gördüm.

    Bulunan çözüm önerilerinin hemen hepsi bir “şok tedavisi” ve kısa vadede ulaşılacak başarı hedeflerini içeriyordu. Oysa ben 20 yılı aşkın bir süredir Çin’in ekonomi politikalarını izler ve bir danışman olarak tartışırken, hatta daha önceleri bir ekonomi profesörü olarak Kenya üzerinde akademik çalışmalar yürütürken, yazdığım kitaplarda “şok tedavisi” yerine orta ve uzun vadeli, çok yönlü ve tüm kesimlerin nihai refahını amaçlayan ekonomi politikalarını tavsiye ettim. 20 yıldır Çin’de başarıyla uygulanan sabır ve kademeli gelişme tarzını savundum.

    Bir tek örnek vermek gerekirse: Özelleştirmeye bir tek şartla taraftarım. O da bu kamu kuruluşları bu sayede daha etkin bir yönetime kavuşarak tüketiciye aynı ürün veya hizmetleri daha ucuza sunabileceklerse.

    By admin Ekonomi
  • 20 Mar

    Sınırları Yıkmak

    Joseph E. Pattison

    20. yy’ın en büyük buluşlarından biri, belki de en büyüğü quantum teorisidir. Quantum teorisinden doğan yarı iletken ve mikroçip sayesinde dünya bugünkü durumuna kavuşmuştur. Ancak teorinin ortaya konmasıyla mikroçipin kullanılması arasında nice on yıllar ziyan olup gitmiştir. Zira kaynakların başındakiler, hatta bilim adamları bu kavramı algılayamıyorlar, quantum teorisinde mekanik fonksiyonlar arıyorlardı. Kısacası olaya analitik çerçeveden, Newton’un tanımladığı evrenden bakıyorlardı. Birkaç teorisyen ve risk sermayedarı konvansiyel aklın dışına çıkıp çabalarını sürdürmeselerdi, minibilgisayar hala bilim kurgu romanlarında kalacaktı.

    Bugün devletin ve iş dünyasının global ekonomiye tepkileri de aynı yanılgı içindedirler. Düzenin temsilcileri her türlü uluslar arası ekonomik olguya geleneksel ticaret ekonomisinin bakış açısıyla yaklaşmaktadırlar.

    Amerika’nın dünya ekonomisindeki konumunun gerilemesi global ekonomi yüzünden değil, global ekonomiye rağmen olmuştur. Amerikan ekonomisi ve teşebbüsünün global ekonomide yaşadığı sorunlar, bu yeni ekonomiye adapte olamamaktan kaynaklanmaktadır. Onların bakış açısı, dünyayı yuvarlak değil yassı görmeye benzer.

    By admin Ekonomi
  • 19 Mar

    Denizde Hasat

    Michael Fairbanks – Stace Lindsay

    Az gelişmiş ülkelerin çoğu günümüzde ekonomik kriz içindedir. Ancak bunun sebebi yanlış işler yapmaktan çok, artık geçerliliği kalmamış miyadı dolmuş doğruları yapmaktır. Bu ülkeler vatandaşlarının büyük bir bölümü için neden zenginlik yaratamadı? Bizim vardığımız sonuca göre ana sebep, geleneksel rekabet yönteminin hatalı oluşudur. Az gelişmiş ülkelerin liderleri global ekonomide rekabet edebilmek için yeni yöntemler bulmak zorundadır. Ve bu yöntemlerle gelişme umudu çok yüksektir.

    Az gelişmiş ülkelerde genelde olayları şu sırayla gerçekleşir: Firmalar bir işi başlatırlar. Piyasada dener, başarılı olurlar. Bu başarı doğal kaynaklara, devlet teşviklerine, ucuz işgücüne veya benzeri temel avantaja yahut da bunların çeşitli kombinasyonlarına dayalıdır. Kısa dönemde bu başarı ekonomiye muazzam bir canlılık getirir. Fakat zaman içinde durum değişir. Başlangıçtaki başarı formülü artık işe yaramaz olur. Zira rekabet koşulları artık değişmiştir. Az gelişmiş ülkelerde bu çevrim (cycle) sürekli yinelenir. Bu kitaptaki savımız, az gelişmiş ülkelerin doğal kaynak, ucuz işgücü ve bereketli topraklara dayanan avantajlarının zaman içinde onları zenginleştirmediği, tam tersine yoksullaştırdığıdır. Bu çevrim de bir türlü kırılamamaktadır.

    Az gelişmiş ülkelerde en sık rastlanan 7 yanlış uygulama vardır. Aşağıda bu yanlışları ve nasıl düzeltilebileceğini sırasıyla ele alacağız.

    By admin Ekonomi
  • 04 Mar

    Dünya Düzdür

    Thomas Friedman

    Bu kitap BOYNER YAYINLARI tarafından aynı isimle “Dünya Düzdür” adıyla yayınlanmıştır.

    Günümüz dünyasının en belirgin tanımlarından biri olan Küreselleşme aslında üç büyük dönemden oluşmaktadır. Küreselleşme I adını verebileceğim birinci dönem 1492’de Kristof Kolomb’un eski dünyadan yeni dünyaya yelken açmasıyla başlayıp, 1800’lere kadar sürmüş ve dünyayı Büyük Boy’dan Orta Boy’a küçültmüştür. Bu dönemin önde gelen unsurları ülke ve ülkenin sahip olduğu güçtü (insan gücü, beygir gücü, buhar gücü). Ülkenin gelişmişlik düzeyi bu güçlerin en yaratıcı biçimde nasıl kullanıldığına bağlıydı. Küreselleşme I’de birinci soru şuydu: “Ülkem, küresel rekabetin neresinde? Ülke olarak nasıl küreselleşip başka ülkelerle işbirliği yapabiliriz?”

    1800’lerden 2000’e kadar süren Küreselleşme II, dünyayı Orta Boydan Küçük Boy’a küçültmüştür. Bu dönemde küresel entegrasyonun arkasındaki dinamik güç çok uluslu şirketlerdi. Hollandalıların ve İngilizlerin başını çektiği ve sanayi devrimiyle gelişen bu çok uluslu şirketler pazar ve işgücü bulmak için dünyaya açılmışlardı.
    Dönemin birinci evresinde buhar makinaları ve demiryolları ulaşım maliyetlerini düşürmüş, ikinci evresinde ise telgraf, telefon, PC, uydu, fiber-optik kablolar iletişim maliyetlerini azaltmıştır. Mal ve bilginin kıtadan kıtaya kolayca ve hızla iletilebilmesi sayesinde gerçek küresel ekonominin doğuşu ve olgunlaşması bu evrede olmuştur.

    Bu dönemde en önemli soru şuydu: ”Şirketim küresel ekonominin neresinde? Şirket olarak nasıl küreselleşip başka şirketlerle işbirliği yapabilirim?” 2000 dolaylarında yepyeni bir döneme girdik: Küreselleşme III. Küreselleşme III dünyayı hem Küçük Boydan Minik Boy’a getirmekte hem de oyun alanını düzleştirmektedir. Küreselleşme I’in arkasındaki dinamik güç ülkeler, Küreselleşme II de şirketler iken Kürselleşme III de BİREY olmuştur. Bunu sağlayan, fiber optik şebekeler ve çok çeşitli yazılımlardır.

    By admin Ekonomi
  • 02 Mar

    China INC

    Ted C. Fishman

    Dünyanın en hızlı değişen ekonomisine sahip olmanın getirdiği güçle birlikte Çin, tüketici, çalışan ve vatandaş olarak hepimizin hayatını etkilemekte. Ürün etiketlerinde en sık rastlanan “Made in China” (Çin Malı) ibaresi neredeyse para kadar küreselleşmiş durumda. Günümüzde Çin, herhangi başka bir ülkeyle kıyaslanamayacak kadar yüksek miktarlarda konfeksiyon ürünü, ayakkabı ve çocuk oyuncağı üretiyor. Aynı zamanda teknolojik ürünlerden geri kalmaksızın diğer ülkelerden çok daha fazla sayıda TV, DVD oynatıcı, cep telefonu gibi ürünleri piyasaya sunuyor. Son zamanlarda ise giderek uzmanlaştığı biyoteknoloji ve bilgisayar imalatı konularında ilerliyor. Bu gelişme şimdiye kadar görülen en kapsamlı ekonomik kalkınma olarak değerlendiriliyor. Çin ekonomik gelişmenin her basamağını hızla ve sağlam adımlarla tırmanıyor. Başka hiçbir ülke küresel ekonomik hiyerarşiyi bu şiddette sarsamıyor; çünkü Çin, ekonomi oyununu en iyi şekilde oynuyor.

    Çin’e daha yakından bakalım; yüzölçümü bu denli büyük olan bir ülkede, (bir yandan Boeing 757’lerin parçalarını bir yandan yerel üretim füzeler imal eden) ulusun çoğunluğu, sayıları 100-160’ı bulan 1 milyonu aşkın nüfuslu şehirlerde yaşamakta. Amerika’da bu nüfusa sahip şehir sayısı 9 iken, tüm Avrupa’da 36’yı ancak buluyor. Çin uluslararası petrol sahaları satın almanın yanında, Rusya ve Suudi Arabistan şirketleriyle ayrıcalıklı petrol ve gaz tedarik anlaşmalarına imza atıyor. Günümüzde Çin, kendisini gittikçe artan bir şekilde sanayileşmenin en üst kademesine doğru konumlandırmakta. Dünyanın en gözde yatırım yeri olan Çin’e, başta bilgisayar ve diğer endüstrilerden aşırı miktarda sermaye akışı gerçekleşiyor. Mao yönetiminde komünist bir rejimle, tarıma dayalı ekonomiden ileri sanayi devleti düzeyine zorlu ve dramatik geçişini çoktan tamamlayan Çin, şimdi diğer sanayileşmiş ülkelerin teknolojilerini geride bırakıyor.

    By admin Ekonomi
  • 28 Şub

    Gelecek Küresel Sahne

    Kenichi Ohmae

    Bilgisayar ağları ile donatılmış ve karşılıklı ilişkilerle birbirlerine bağımlı hale gelmiş bir dünyada yaşıyoruz. Eskiden işler ve ekonomik ilişkiler farklı tiyatrolarda, farklı seyircilere karşı oynanan oyunlar gibiydi. Şimdi oyun devasa bir küresel sahnede oynanıyor. Oyuncular bazen seyircilerin dikkatini çekmek için birbirleriyle yarışıyorlar; ama hareketleri artık modası geçmiş sahne mobilyaları ile engellenmeyip serbestçe akıp gidiyor. Küresel sahne sürekli hareket halinde. Bu oluşum bilgi teknolojilerindeki gelişme ile sağlandı. Bilgi artık engel tanımaksızın dünyanın her yanına ulaşabiliyor. İnsanoğlu resmi bir açılış töreni yapılmaksızın sınırsız ve dijital bir dünyanın yeni küresel tiyatrosunda yerini aldı.

    Tiananmen meydanındaki, kırk yıldır komünist liderlerin konuşmalarına sahne olan 8000 kişilik büyük salonda 2003 sonbaharında Riverdance adlı İrlanda gösteri grubu sahne aldı. Bu olay küresel ekonomi için iyi bir metafor yapma olanağı vermektedir. Grup Batı dünyası kaynaklıdır, kökleri, küresel ekonominin en başarılı öykülerinin yaşandığı bir yer olan İrlanda’dadır. Amerikalı bir yönetmen tarafından, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine sahip olan Çin’in en büyük tiyatrosunda sahneye konulmuştur.

    By admin Ekonomi
  • 25 Şub

    Tanrılara Rağmen Hindistan’ın Olağandışı Yükselişi

    Edward Luce

    Çok uzun sürdü ama sonunda, 1990’lı yılların sonlarında Hindistan’da A ile B noktaları arasında katır hızını geçmeye olanak veren yollar inşa edilmeye başlandı. O zamana kadar ülkeyi dikey olarak ikiye bölen GT Yolu kayda değer tek yoldu. İlk olarak orta çağ sonlarında Mughal hanedanı tarafından inşa ettirilen, 19.yy’da İngilizler tarafından geliştirilen ve sadece 1947’de ilan edilen bağımsızlıktan sonra asfaltla tanışan bu yol gidiş-geliş tek şeritli olduğundan saatte 50 km’yi aşmak neredeyse imkansız. İşte bu nedenle çift şeritli bölünmüş yol fikri Hintliler arasında heyecan uyandırmakta. 2006’ya gelindiğinde ülkenin en büyük 4 şehrini birbirine bağlayan 5000 km’lik ‘Golden Quadrilateral’ otoyolu ile ortalama hız saatte 100 km’ye ulaştı.

    Bu otoyol, Hindistan’ın dörtnala giden ekonomisini gözlemlemek için en uygun yerlerden biri. İthalat sınırlamalarının gevşemeye başladığı 1990’ların başında görebileceğiniz otomobil markası sayısı 7’yi geçmezdi. Şimdiyse saymakta zorlanıyorum; Toyota, Mercedes, Ford, Volkswagen ve diğerleri. Yol kenarındaki reklam panolarında cep telefonu ve lüks villa ilanlarına rastlanır oldu. Evet, kırsal Hindistan’da bazı bölgeler modernleşme sürecine girdi ama bu okyanusta birkaç küçük adacık gibi. Erken 21.yy Hint ekonomisinin en belirleyici özelliği ise bu bitmek bilmez tezatlarda yatıyor: uçsuz bucaksız tarlaların ortasında gittikçe büyüyen modern hizmet sektörü.

  • 18 Şub

    Yoksulluğun Sonu

    Jeffrey D. Sachs

    Açlık, hastalık ve harcanmış yaşamlar, Dünyadaki aşırı yoksulluğun eseridir. Prof. Sachs’a göre, bu sorunların çözülmesi olanaksız değil. İnsan gücüyle sermayeyi, zengin Dünyanın stratejik planlarıyla fakir Dünyayı birleştirmek üzere, yeni bir gelişim stratejisini harmanlayan bir denklem yaratmak mümkün. Prof. Sachs gibi tutkulu bir insanı tanıdığım için çok şanslıyım. Kendini ifade edişi zaman zaman biraz sıra dışı gelse de, anlattığı her şey çok mantıklıdır ve daima yerli yerine oturur. Sorunlara yaratıcı çözümler sunan Sachs, gelişmekte olan ülkelerdeki sorunların üstesinden gelinebileceğinin farkındadır. Zaten, özünde yaşamın kendisini yansıtan istatistiklere, yeniden hayat katan bir iktisatçıdır. Rakamların ve raporların ötesinde bir insan unsuru olduğunu asla unutturmaz. Bize şuursuzluğun, yani önlenebilir veya tedavi edilebilir hastalıklar nedeniyle her gün ölen 15 bin Afrikalının ne anlama geldiğini hatırlatır. Sadece bu rakam bile, dünyadaki pek çok kişinin sıkı sıkıya bağlı olduğunu düşündüğü “eşitlik” kavramını alaşağı eder. Afrika’da yaşananlar, inancımızı sarsmaya ve bu kavrama ne kadar bağlı olduğumuzu sorgulamaya yeter. Çünkü, kendimize karşı biraz dürüst olabilsek, böyle bir felaketin her gün yaşanmasına izin vermezdik. Düşünün, tüm bir kıta kan ağlıyor. Kalbimizin derinliklerinde Afrika’daki insanların hayatlarının bizimkiyle eşit olduğuna samimi şekilde inansaydık, hepimiz daha fazlasını yapıyor olurduk. Bu çok rahatsız edici, ama somut bir gerçektir.

    By admin Ekonomi Politika
  • 10 Şub

    İyi Fikirler Nereden Gelir

    Steven Johnson

    Bu kitap BOYNER YAYINLARI tarafından Parlak Fikirler Nasıl Doğar?
    İnovasyonun Doğal Tarihi adıyla Aralık 2011 tarihinde yayınlanmıştır.

    18.03.2011

    “İyi Fikirler Nereden Gelir” “Where good ideas come from”

    “İnovasyonun Doğal Tarihçesi” “The Natural History of İnnovation”
    Steven Johnson

    “Dünya Ekonomisi ve Siyasetine Dair Öngörüler Türkiye Açısından bir Değerlendirme” isimli çalışmam çok ciddi bir ses getirdi. Bilhassa kapak yazısı galiba etkili oldu. İçindeki birkaç sayısal ve tapaj hatası sessiz bir nezaket ile hoş görülür iken, pek çok dostum üstüme alınmadım. Çünkü okuyorum diye ilk defa tepki verdi.
    Çok Mutlu oldum.

    O çalışmada “Gelecekteki Büyümenin Kaynağı Teknolojik Gelişmelerde bulunmaktadır” demiş idim. Tabii bunu ben değil bütün dünya söylüyor.
    İnovasyon (Yenilikçilik ve Yaratıcılık) Ülkelerin geleceğini şekillendiren en önemli anahtar kelime haline geldi.
    Steven Johnson’ı “ Everything Bad is Good for You” (kötü olan her şey sizin için iyidir) isimli kitabı ile tanımış idim.
    Genç ve Yetenekli bir yazar. Time , Newyork Times, Wired ve The Wall Street Journal’da sürekli yazıları çıkıyor.

    Bu kitabı da son derece başarılı.

    1) Bitişikteki Açılım : The Adjacent Possible
    2) Sıvı Şebekeler : Liquid Networks
    3) Yavaş önsezi : The Slow Hunch
    4) Rastlantısal Buluş : Serendipity
    5) Hata : Error
    6) Exaptation :Exaptation
    7) Platformlar :Platforms Son Derece Gizemli Sözcükler

    Bu tür kitapların özetlenmesi çok zor.

    Mantıksal bütünlüğü bozmadan 300 sayfayı 28 sayfaya düşürür iken, özet adeta bir bulmacaya dönüşebiliyor.

    Özür dilerim (lafım meclisten dışarı ama) şayet benimle algılama seviyeniz yaklaşık ise, bu özeti birkaç kere okumanızı tavsiye ederim.
    Ben bu kitabı ilk okuyuşumda anladım ama özetini anlamam için defalarca okumam gerekti.

    En İçten Sevgi ve Saygılarımla,
    Uğur Yüce

    * Exaptation: Türkçesi bir kelime ile anlatılamıyor. Bir nevi “Neye niyet, neye kısmet” hali

1 2 3